Sınıf Artan Oranlı Vergi Tarifesinin Adaletsizliği

Standard

      Enflasyonist ortam fiyatlar genel seviyesinin sürekli olarak yükseldiği ortamdır.  Enflasyonist ortamda vergilerde Sınıf Usulü Artan Oranlı vergi tarifesi uygulanıyorsa devletin tahsil ettigi vergi olması gerekenden yüksek olur.
      Ülkemizde gelir vergisinde uygulanan ve en adaletli, subjektif vergi olarak bilinen Artan Oranlı Vergi Tarifesi uygulamada iki şekilde kendini gösterir:

1-   Dilim Artan Oranlı Vergi Tarifesi
2-   Sınıf Artan Oranlı Vergi Tarifesi

     Dilim artan oranlı vergi tarifesinde vergi mahrahı tarifenin öngördüğü dikimlere ayrılmakta her dilim icin vergi oranının uygulanması ile ayrı ayrı hesaplanıp toplanmaktadır. Vergi matrahı ise gelir vergisi icin hanehalkının gelirindeki artış miktarıdır.  Örnegin:

     Sınıf artan usulü vergi tarifesinde vergi matrahı artan dilimlere ayrılmakta ve her dilim için artan oran belirlenmektedir. Vergi matrahı hangi dilime denk geliyorsa direk o vergi oranı ile  toplam vergi bulunmaktadır. Örnegin:


     Sonuç olarak enflasyonist ortamda hane halkının reel geliri azalırken Nominal geliri aynı kalmaktadır. Vergiler nominal gelire göre alındıgından kişinin geliri olması gerekenden daha üst dilime tabi olacak ve vergi yükü artacak yani vergi olması gerekenden daha yüksek olacaktır. Bu durum zaten enflasyon ile reel geliri azalan bireylerin gelirlerini daha cok azaltmıs olacaktır.

      İşçi ve diğer sabit gelirliler enflasyon kadar maaşlarına zam isteyecekler. Enflasyonla aşınan reel gelirlerini artırmak isteyeceklerdir. Ancak istediklerini alsalar bile Sınıf artan oranlı vergi tarifesi adaletli olamayacaktır. Çünkü maaşlarına yapılan enflasyon kadar zam ile nominal geliri artan bireyler eskiden tabi tutuldukları dilimden daha üst dilime tabi olacaklardır. Bu durum da daha yüksek orandan vergilendirme anlamına geldiğinden enflasyon aldıkları zam kısmen veya tamamen vergiye gidecektir. Örnegin:

1000 tl’ye kadar %10

2000 tl’ye kadar %15 vergi dilimleri olsun.

1000 lira maaş akan bir işçi %10 vergi dilimine tabi olacak ve 100 lira vergilendirilip 900 lira maaş alacaktır. Yıllık Enflasyonun  %10 olduğu bir ekonomide sıkı pazarliklar sonucu işçinin %10 zam aldığını ve maaşının 1100 lira olduğunu varsayalım. Bu durumda artık işçi 2000 tl’ye kadar olan %15’lik orandan vergilendirilecektir. 1100 lira maaştan %15 (165 tl) vergi alınırsa işçinin elinde 935 lira kalacaktır. Sonuc olarak %10 enflasyonist ortamda işçinin maaşı reel olarak 35 tl (%4) artmıstır.

Sonuç olarak Sınıf Artan Usulü Vergi Tarifesi sabit gelirliler açısından adaletsizdir.

Dengeli Kırsal Kalkinma

Standard

Gelişmekte olan ülkelerde bölgeden bölgeye gelişmişlik düzeyi önemli derecede farklılık göstermektedir. Bu farklılık ülkenin büyüme ve kalkınma potansiyelini frenlemektedir. Örneğin ülkemizde Marmara Bölgesi en gelişmiş bölgedir. Ülke ekonomisine katkısı büyüktür. Ancak bu katkının bir sınırı olacaktir. Çünkü her bölgenin bir doyum noktası vardır. Bu yüzden tüm bölgelerde kalkınmayı sağlayacak stratejiler geliştirmeliyiz. 

Ülkemizde bölgelerin pazara yakınlığı, altyapı durumu, hammadeye yakınlık, sosyal yapı, işgücü, iklim ve toprak yapıları gibi birçok nedenden dolayı yapısal farklılıklar mevcuttur. Burada önemli olan bu yapısal farklılıklardan yararlanarak her bölgenin potansiyeli ortaya çıkaracak bir plan ortaya koymaktır. Bunun en güzel örneği Güney Doğu Anadolu Projesi ile gerçekleştirilmiştir. 

Proje sayesinde bölgede buğday üretimi azalmış ve birçok endüstriyel ürünler başlanmıştır. Bunun gibi diğer bölgelerde de bu potansiyeli ortaya çıkaracak adımlar atılması ülke kalkınması için son derece önemlidir. 
Örnegin ülkemizde İç Anadolu Bölgesi’ni Buğday Fabrikasi konumundan çıkararak dünyaya ihracat yapabileceğimiz, yetiştirmesi ve bakımı kolay kocaman bir ceviz tarlasına dönüştürdüğümüzü düşünsenize. Bölgeye bir sürü ceviz işletmeleri kurulur ve Türkiye Ekonomisi ceviz yetiştiriciliğinde ve ceviz üretiminde dünyada 4. sıradan 1. sıraya yükselebilir. 

Ayrıca bu uygulama küçük aile işletmeleri tarafından değil de tarlaların birleşmesiyle oluşan büyük arazileri daha sistematik ve teknolojik olarak kullanabilen şirketler tarafından yapılmalıdır. Karşılığında toprak sahiplerine yıllık veya aylık kiralar verilmelidir. 

Ayrıca birçok insan bu şirketlere istihdam edilmelidir. Bu sırada köylülerimiz düzenli aralıklarla verilecek eğitimlerle bilgilendirilmelidir. Çünkü eğitim içsel kalkınmada çok önemlidir.

Geliştirilmesiyle birlikte uygulanma imkanı bulması sonucu kırsal kesimlerdeki otokonsomasyon sorunu ortadan kalkacak, toprakların birleşmesi sonucu bu toprakların birleşmesi sonucu büyük arazilerde üretim daha verimli gerçekleşecek. Bu sayede toprak sahipleri önceden elde ettikleri gelirden daha fazla gelir elde edeceklerdir.

Köylülerimiz ekmek, sebze ve meyve gibi ürünlerini marketlerden alacak bu sayede köylerimizde marketler manavlar kurulacaktır. Boş zamanı olan köylülerimiz ayrıca başka işler yapacaklar ekstra gelir elde edeceklerdir. Köylerimizde refah artacak ve kırsal kalkınma gerçekleşmiş olacaktır. Geçimlik tarım son bulacaktır.

Bunun gibi her bölgeye başta saydığımız yapısal niteliklerini göz önünde bulundurarak bir vizyon yükleyerek tüm bölgelerde kalkınmayı gerçekleştirebiliriz.